
Yine yürüyüşteydim bugün. Hızlı adımlarla tempolu yürüyüş yapıyordum. Önümde yürüyen bu güzel havadan birçok kişi ve benim haricimde nasiplenmeye çıkan bir çekirdek aile de vardı. Yanında 4-5 yaşlarında küçük erkek çocuklarıyla birlikte sallana sallana yürüyorlardı.
Birden küçük çocuk parke taşları arasından delikler açıp yeryüzüne çıkarak taşlar üstünde gezen karıncalardan bir tanesini ayağıyla pat diye ezdi. O hareketine şaşırdım ve üzüldüm. Ama bir şey diyemezdim. Yanında ailesi vardı. Onların uyarmasını , yaptığı davranışın yanlış olduğunu, doğruyu çocuklarına izah etmelerini bekledim. ( Saniyelik olaylar bunlar yani )
Hemen beklediğim cevap babasından çocuğa bir tepki, uyarı olarak geldi.
Ne yaptın oğlum sen ?
Bırak adamı evine gidiyordu dedi baba ..( Bu arada babanın karıncaya adam demesi de ilginçti. Anne çocuğuna bu konuyla ilgili bir şeyler söyleseydi bırak kadını evine gidiyordu der miydi acaba ?)
Çocuk bu ya uyarıyı dikkate alacağına babasına şap diye bir karşılık verdi.
Ne adamı ya baba.. O bir karınca dedi ve babasıyla, annesi gülümserken birden bende çocuğun o sözüne gülümsedin. Çocuğun karıncayı ezmesine üzülürken diğer yandan mantıklı hazır cevaplılığı hoşuma gitmişti.
Baba oğluna doğruyu öğretirken, çocukta babasına karıncanın adam değil, karınca olduğunu öğretiyordu. Büyük aklıyla öğretilen doğrularla, küçük çocuk aklının doğruları bu noktada yanlış ve doğrular olarak birbirine karıştı.
Hayat ne kadar tuhaf değil mi arkadaşlar. Bir yandan canlıları korumak için savaşan biz büyükler, böyle bir durumda çocukların hazır mantıklı cevaplarıyla bir anda yanlış davranışın sonunda verilen doğru cevaba karşı tebessüm edip gülebiliyoruz. Hayat tuhafsın işte…