Bu fotoğraf karesi içimde saklı kalan dışarı çıkmayı bekleyen bir başka beni daha hatırlattı bana.
Hani bazen olur ya insana içimizde bir başka ben olduğunu düşünürüz. Ki hepimizin içinde bir başka ben var. Yapmak isteyip yapmaktan çekindiklerimiz, korkularımız, işte bu durumda diğer iç ben duygumuz mücadele eder; yaşamak için savaş verir içimizde.
Bir şeylere kızarız , öfkeleniriz, gözlerimiz konuşuyormuşçasına , birşeyler anlatıyormuşçasına ya alev alev olur ya da suskun kalır.
Dilimiz lal leşir.
İçimizdeki fısıltıyla konuşan kendi yolunda yürümen gerektiğini söyleyen sesi dinleriz.
İki benlik arasında isyan eden , olaylara karşı savaş veren o ben; sanki bu durumun bir başka çözüm yolu varmış gibi çırpınır durur.
Zihnimizle, yüreğimiz arasında gelgitler yaşanır.
Ne yüreğimizi susturabiliriz, ne de zihnimizi.
İşte o zaman gözlerimiz susarak konuşur.
Hadi kalk der içimizdeki bir başka ben
Bu üzüntü, bu çaresizlik, bu mutsuzluk niye ?
Yürek ve kafa karışıklığının arasında bozuk plak gibi takılıp kalırız.
Birşeyler yapmayı isteriz yüreğimiz engel olur.
Bazen düştüğün yerden kalkmayı istersin kalkamazsın, tökezlersin.
Dizlerin kanar, yüreğin yanar
İçindeki ses “kalk” tökezlesende, düşsende diye fısıldar içinde sen yeniden denemelisin ve adımlamaya başlar; seni kaldırır tekrar yürümeye ve sen yine tökezlersin
Birşeyler hayal ederiz, düşleriz aklımız boş yere hayal kurma diyerek bir karambol içinde yaşarız.
Yine iç sesimiz çıkar bir anda ortaya
” Boşver önemsiz , olmayacak gibi görülsede hayallerin sen tam tersine düşün, yürü hayata doğru der ” ve seni yeniden umutlandırır.
Tekrar hayal kurarsın
Ve fark edersin ne kadar çabalasanda, ne kadar istesende
İçimizde fırtına gibi esen sürekli mücadele eden iki benlik arasındaki kaosla hiçbirşey yapamadan, dışarıya çıkmak için bir adım atmayı bekleyen bir başka benle hayatın boyunca savaşmayı ve yaşamayı öğrenirsin.