Karıncaların hayatlarını çocukluktan bu yana hep merak ederim.
Neden mi ? Nedeni çok basit aslında.
Yaşayan her canlıyı , yaşama hakkı olduğu için sevmem..
Nerede bir karınca, karınca sürüsü veya karınca yuvası görsem güzel duygular içinde bir anda düşler ülkesinde bulurum kendimi.
O küçükük karınca deliklerinden içeri girdiğinizi düşlediğinizde, kendinizi apayrı bir dünyada hissediyorsunuz. Bambaşka bir dünyanın kapıları bir anda açılıveriyor.
Doğanın bizlere armağan ettiği karıncaların yuvasını, o upuzun tünellerini merak ederim.
Sahil kenarında bir bank üzerinde oturup karıncaların dünyasındaki yaşamlarını hayal kurarım.
Acaba insanlarla benzeşen yaşam biçimleri ve eşyaları var mı derim kendi kendime.
( olmadığımı bilsem de hayal etmek, ruhu dış dünyadan arındırmak bir an için güzel şey ya arkadaşlar ! sizde deneyin bak ! çok sey değişecek hayata bakış açınızda. )
Evet arkadaşlar ! bereketin ve çalışkanlığı sembolü olan karıncalarımız çıkmış. Hiç farkettiniz mi ?
Çok sevinçliyim.
Neden mi ?
Bir kısır döngü halinde süren yaşamımızın yeniden canlandığının bir göstergesi karıncalar ve ağaçlarda yeni açan çiçekler.
İçimizdeki kasvetli duyguları atmanın sebeplerinden biri..
Karanlık günlerin ve soğuğun kasvetli havasından kurtulmanın bir işareti karıncalar.
Yaz boyunca her an her yerde karşımızdalar.
Kimi zaman mutfakta masa üzerinde, kimi zaman evimizde fayanslar arasından bir delikten çıkarak, kimi zaman deniz kenarında boylu boyunca güneşlenmek üzere uzanırken küçük ama can yakan ısırıklarıyla üstümüzde, kimi zaman çıt çıt yediğimiz çekirdeklerin kabuklarını ve büyük bir yeşil yaprağı ufacık cüsseleriyle azimle taşırken bitmek tükenmek bilmeyen enerjileriyle her yerdeler.
Bu aralar sizde benim gibi hiç farkettiniz mi karıncaları ?
